nereye gidiyor

Büyük hesaplaşma!

UMUR TALU / HABERTÜRK

 

Başbakan Erdoğan’ın 7 yıl  gıkı çıkmamıştı.

Gık bir yana, ihale üstüne ihale; silah üstüne silah; tatbikat üstüne tatbikat; aradaki fevri çıkışların arkasında iş üstüne iş.

Hatta, Başbakan'ın hâlâ yatmasını hazmedemediği, hesabını sorduğu "Galataport" gibi Ofer günleri.

Delicesine savundukları "İsrail'e mayınlı arazi" kıyağı...

 


İsrail köpürüyor. Haklı. Tabii oradan bakınca. "One minute" bir laftı, ama bu eylem. "Savaş uçaklarını getirme" demek, bir gün bu karar değişse bile, şimdilik radikal tavır. Erdoğan ve AKP, "Bush yönetimi"nin gölgesi kalkınca alabildi bu tavrı. Yoksa ne İsrail Filistin'i, Gazze'yi yeni bombaladı, ne de İsrail savaş uçakları Türkiye'de bir tatbikata ilk kez katılacaktı.  7 yıl gık çıkmamıştı. Gık bir yana, ihale üstüne ihale; silah üstüne silah; tatbikat üstüne tatbikat; aradaki fevri çıkışların arkasında iş üstüne iş. Hatta, Başbakan'ın hâlâ yatmasını hazmedemediği, hesabını sorduğu "Galataport" gibi Ofer günleri. Delicesine savundukları "İsrail'e mayınlı arazi" kıyağı. Başbakan'ın, bu ihaleye karşı çıkanları neredeyse İsraillilerden önde, "Yahudi düşmanlığı, sermaye ırkçılığı" ile dahi suçlayabilmesi. N'oldu şimdi?

 

Dilediğiniz kadar sıralayabilirsiniz: 1. Kürt ve Ermeni "açılımları" ile hassaslaşan "milli" kamuoyu ile AKP'nin "Milli Görüş" tabanına, "milli" bir teselli! 2. Suriye ile iyi ilişkilerin sonucu ve İran'ın etkisi! 3. Tatbikatın yatmasını ayıp bulmalarına rağmen, ABD'nin göstereceği anlayıştan emin olunması. 4. Erdoğan'ın ABD'de Yahudi lobisiyle temasları sırasında, muhataplarının "Artık geçmişte kaldı" dediği "one minute süreci"nin henüz bitmediğinin kanıtlanması! 5. Gazze için gecikmiş vicdan! 6. Buraya da siz yazınız!

 

Bunların her biri veya hepsi birden doğru, geçerli olabilir. Ben size bir de benim "6'ncı madde"mi söyleyeyim: Hesaplaşma. Gazze'den ziyade, derinden bir iç hesaplaşma. Şimdi bu, "varsayım" tabii. Lakin, "varsayım"ı varsayalım: Hükümet, (daha ziyade Erdoğan diye okunur), kendisini "devirmek" istemiş yahut o kanaate vardığı birtakım kişi, kurum, ortam ve ilişkilerle hesaplaşıyor. Bunların en açığı elbette "Ergenekon" davası. Ayışığı, Sarıkız gibi askeri darbe tasarımları. Ve darbe ortamı hevesleri. İkincisi "birtakım büyük sermaye"; özel olarak "birtakım büyük medya". Üçüncüsü, yukarıdaki (bana göre) bir yandan da Alman bağlantıları olan her ikisiyle de ilişkide ve her ikisine teşvikçi gördüğü, "bir kısım Amerikalı, bir kısım İsrail devleti uzantısı Amerikalı, bir miktar da sağcı, şahin hükümetler elinde dolaşan İsrail devleti"...

 

O "bir kısım Amerikalı" zaten doğal bir sürecin içinde Bush yönetimiyle birlikte eridi; "benzer çizgide" başka İsrail ahbapları Obama yönetimi içinde bulunsa bile. Geriye, "İsrail'in kendisi" kaldı. Onları da mahkeme yargılayamayacağına yahut Maliye üstlerine gidemeyeceğine göre!..

 

Tabii ki bunlar teori. Pratik şu: Türkiye, İsrail'e ilk kez, (hakkıyla) açık askeri bir tavır aldı. Hükümet aldı, Genelkurmay ses etmedi, uydu, belki benimsedi. Hem de AKP'nin doğduğu yere "askeri" müdahale etmiş 28 Şubat'ın eseri olan çok sembolik bir İsrail "askeri" ortaklığına karşı. "Teori"ye gelince: Çıkış sorusu "Ne oldu da böyle oldu" ise de... Esas sorusu "Neden şimdi mümkün oldu"dur. Gazze esas mıdır, yoksa bahane midir diye düşünmek kaydıyla. Tabii, kimileri de, "Ergenekon Rusçu da ondan temizleniyor" tezlerini azıcık gözden geçirirse! Kimileri de, "kafadan Yahudi düşmanlığı"nı bırakıp "ABD neo-conları, İsrail sağı, İsrail derin devleti, Türkiye derinlikleri" bağlarını siyasi ve ideolojik kavramaya çaba gösterirse...

 

Pekâlâ, "hesaplaşma" teoriden ve varsayımdan ibaret kalmayabilir!


sitem
EkleBunu Sosyal Paylaşım Butonu
Zirve100
 
 
Bugün 520418 ziyaretçikişi burdaydı!
Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol