Emir almak istemiyorsan
134 yıl önce böyle batmıştık!
 
Dünya ekonomik krizle boğuşuyor. Sanayi bakanı coşkudan bahsediyor.. İlginç. İnsanlar bunlara inanabiliyor. Hayret etmemek elde değil.
 
Bakın geçmişte Türkiye, önemli ekonomik kriz yaşadı. Yakın tarihte 1994 ve 2001 krizleri geliyor. Ancak 134 yıl önce 1875'te meydana gelen krizle devlet iflas etmişti.
 
19.yüzyılda Osmanlı İmparatorluğu'nun ekonomisi iyice kötüleşmişti. Ekonomik durumu düzeltmek için bir çıkış arandığı esnada İngiltere elçisi Canning'in, Abdülmecid'e sunduğu reform planında, dışarıdan borçlanma hararetle tavsiye ediliyordu.
 
Avrupa'da sermaye fazlası vardı.1850'de Osmanlı maliyesi aylıkları ödeyemeyecek duruma gelince, Sadrazam Reşid Paşa ve diğer devlet ileri gelenleri dışarıdan borç almak için harekete geçtiler. Bu duruma karşı çıkan padişahın eniştesi Fethi Paşa, Abdülmecid'i borç almaktan vazgeçirdiyse de, borç antlaşması imzalandığı için Osmanlı İmparatorluğu mukavelenin feshi için 2 milyon 200 bin frank tazminat ödedi.
 
Osmanlı İmparatorluğu, Rusya ile Kırım Savaşı'na girdiğinde, bu savaşın getirdiği parasal yükü karşılamak için, 1854 yılında savaş esnasında, tarihinde ilk defa Londra ve Paris'teki Palmer ve Goldschimid isimli iki banka grubundan 3 milyon sterlin borç alındı.
 
Bu paranın 700 bin sterlinine bankacılık masrafları ve borcun ilk taksiti olarak el konulmuştu. Kalan miktarın tamamına yakını ise Kırım harbi için harcandı. İlk borcu alan Abdülmecid, bu konuda şunları söyler; "Borç almamak için çok çalıştım. Lakin durum bizi borç almaya mecbur etti. Bunun ödenmesi gelirlerin artması ile bu da ülkenin imarı ile olur".
 
Alınan ilk borç savaş için harcandığından, bir müddet sonra hem borcu ödemek, hem de diğer ihtiyaçlar için yeniden borç alınmak zorunda kalındı. 1855 yılındaki 5 milyon sterlinlik bu borç oldukça olumlu şartlar altında alınmıştı. İngiltere ve Fransa, Osmanlı’yı borçlanmaya alıştırmaya çalışıyorlardı. Alınan bu borçları bir süre sonra İngiltere ve Fransa'nın, Osmanlı maliyesini denetleme istekleri izledi. Takip eden yıllarda borçlanma artarak devam etti.
 
Dışarıdan borç alınması Osmanlı devlet adamlarına hem kolay bir yol olarak görünüyor, hem de alışkanlık hâline geliyordu. Alınan borçların yarısı emisyon kaybına uğradığından devletin eline yukarıda zikredilen miktarların sadece yarısı ulaşmıştı. Faiz ödemeleri ve diğer masraflar çıktıktan sonra devlet kasasına ulaşan miktar, borç alınan paranın yüzde 33’dür.
 
Ayrıca alınan borçlar verimli olarak kullanılamamıştır. Bu yüzden vadesi gelen borçları ödemek için yeni kaynaklar meydana getirilemediğinden, tekrar tekrar borç alınmış ve borçlar artarak devam etmiştir. İmparatorluk, bu borç yükünü daha fazla taşıyamadı ve sonunda ilk borç alışından 21 yıl sonra, 1875'- de resmi bir bildiri yayınlayarak 5 yıl süre ile borç taksitlerinin sadece yarısını ödeyebileceğini ilân etti.
 
Bu devletin iflasının da ilânıydı. Osmanlı hükümeti vaat ettiği yarım ödemeleri de yapamadı ve 1876 Nisanı'nda borçların ödenmesini tamamen durdurdu. Avrupa kamuoyu borçların ödenmemesi yüzünden 1877-1878 Osmanlı-Rus savaşında Osmanlı'ya karşı bir tavır alarak, Rusya karşısında yalnız bıraktı. 
 
İkinci Abdülhamid kendisinden önce yapılan hataları düzeltmek için büyük çaba harcadı. Sultan, yabancı devletlere borçlar indirilmediği takdirde hiç kimsenin eline bir şey geçmeyeceğini, elinde tahvil bulunan binlerce Avrupalının her şeyini kaybedeceğini söyledi. Avrupalılar borçlarda indirimi kabul etti. Görüşmeler sonucunda 1881'de Düyûn-ı Umûmiye kuruldu ve maliyesi yabancı kontrolüne girdi.
 
Düyûn-ı Umûmiye komisyonu İngiltere, Fransa, Almanya, Hollanda, İtalya, Avusturya- Macaristan ve Osmanlı İmparatorluğu'ndan birer üye ile Galata bankerlerinin bir temsilcisinden oluştu. Komisyon birçok gelir kaynaklığını doğrudan denetim altına aldı.
 
Düyûn-ı Umûmiye idaresi, ilk başta Sirkeci'de idi. 1897'de Cağaloğlu'nda kendisi için yaptırılan büyük binaya (bugünkü İstanbul Erkek Lisesi) taşındı. İstanbul'daki genel müdürlüğe bağlı olarak İmparatorluğun önemli şehir ve bölgelerinde başmüdürlükler açıldı. Bu idarenin kurulmasından sonra Avrupa sanayi çevreleri, Osmanlı İmparatorluğu'na gelerek, ülkedeki birçok yerde (Zonguldak kömür madenleri, Bursa İpek sanayi, alkollü içki üretimi, elektrik, havagazı, su şirketleri) üretimi ellerine geçirdiler.
 
Peki ya şimdiki Türkiye nasıl? Stratejik kuruluşlar yabancılara neden ve niçin satıldı acaba!
 
Günün Sözü: Emir almak istemiyorsan, borçlu yaşama.


EkleBunu Sosyal Paylaşım Butonu
Zirve100
 
 
Bugün 521218 ziyaretçikişi burdaydı!
Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol