Tucson, Amerika Birleşik Devletleri’nin Arizona eyaletinde bulunan bir şehir. Tucson’da çıkan Tucson Weekly, Tim Vanderpool imzalı 2009’un son gününde çıkan bir yazıyla Türkiye’deki, AKP’nin ve Gülen Cemaati’nin asıl niyetleri ile gösterdikleri niyetler arasında farklar var mı, tartışmasına katılmış oldu. “Hidden Agenda” (Saklı Ajanda) başlığıyla çıkan bu haber, Gülen Cemaati’nin, o şehirde bulunan bir okulunda yaşananlardan ve bir velinin anlattıklarından yola çıkarak Cemaatin ABD’deki niyetlerini açıklamaya çalışıyor.
Habere geçmeden önce Cemaatin yurt dışındaki yapılanması hakkında kısaca bilgilenmekte fayda var. “Charter School” kavramıyla başlayalım. “Charter School”, devlet okullarından daha farklı ve görece özerk yapıya sahip; ancak bunun karşılığında bazı getiriler sunan bir okul. Şöyle ki, devlet okullarında uygulanan bazı kural ve uygulamalardan görece bağımsız olan bu okullar, ders programlarını bazı alanların üstüne fazlaca eğilerek hazırlıyorlar. Bu alanlar, sanattan fene kadar birçok branşı kapsıyor. Bu “İmtiyazlı Okul”lar zaman zaman veliler ve hocaların biraraya gelmeleri ve devletin onlara izin vermeleri sonucunda oluşurken, diğer zamanlarda yine devletin izin verdiği kâr amacı gütmeyen kurumlar tarafından kuruluyor. Tahmin edilebileceği üzere, Gülen Cemaati okulları, kâr amacı gütmeyen bir kurumun okulu olarak kabul görüyor.
Gülen Okulları’nın bir diğer özelliği ise, cemaate bağlı kişilerin kurdukları okullar isim ve hukuki bakımdan bağımsız okullar oluyorlar, ki bu metodun Türkiye’de de kullanıldığını rahatlıkla tespit edebiliriz. Cemaat okulları bu sayede kendilerine hukuki bir koruma kalkanı hazırlamış oluyorlar ve eğer bir kişinin veya bir kurumun adı lekelenir ve onun sahip olduğu okullar kapanırsa, diğerleri bundan mümkün olduğunca az etkilenmiş oluyorlar.
Bu bilgilerden sonra Tucson Weekly’deki haber ve Cemaat okullarını incelemeye başlayabiliriz. Vanderpool’un haberine göre Tucson’s Sonoron Science Academy adlı eğitim kurumu, ki geçmişine baktığımızda son derece parlak olduğu görülüyor (Arizona’da yılın imtiyazlı okulu seçiliyor, kimi gazeteler bu okulun başarısını yere göğe sığdıramıyor), gizli bir ajanda saklıyor. Bazı ailelerin bu durumdan şikayetçi oldukları; ama sadece birinin cüret ederek konuşabildiği, onun da ismini vermeden konuşmayı seçtiği haberdeki ilginç kısımlardan biri. Ancak benim burada esas bahsetmek istediğim nokta gizli ajanda’dan (yazıya göre bu gizli ajanda Türk lobiciliği ve bu sayede “Ermeni Büyük Kırımı” iddialarının Amerikalılar’ca benimsenmemesi) ziyade bağlantılar. Bu bağlantılar, sadece okullar arasında değil; aynı zamanda okullarla kurumlar arasında da olan bağlantılar. Kastettiğim, bir öğretmenin farklı zamanlarda farklı okullarda ders vermesi ve sürekli hareket halinde olması, bu bağlantıların sadece bir kısmı olduğu. Diğer kısmı ise şu şekilde açıklanabilir: Pacifica Institute Türkçe Olimpiyatları düzenleyen kurum. Bu enstitü, aynı zamanda Kaliforniya’da Fethullah Gülen Konferansları düzenliyor. Pacifica Institute’ün Cemaat’e bağlı bir kurum olduğu Türkiye’de bilinen bir şey, ne var ki yurt dışındaki bağlantıları bulmamızda yardım sağlıyor. Sonoron Science Academy öğrencilerini Türkçe Olimpiyatları’na katılmalarına teşvik ediyor. Bu önemli ;ama yetersiz. İspatımız sadece bu bilgiyle sınırlı olsa eksik gözükebilirdi. Bundan başka Utah’taki “İmtiyazlı Okul” Kurulu, Beehive Science and Technology Academy’nin Gülenci olduğunu açıkça dile getirmiş ve bu akademi Accord Institute isimli kurumla açıkça mali ilişkilere sahip. Accord Institute ile açıkça mali ilişkilere sahip bir diğer eğitim kurumu ise Sonoron Science Academy. Velilerin isyanını, Pacifica Institute ve Accord Institute ile ilişkilerini göz önüne aldığımızda Tucson’daki okulu da cemaatin okulu olarak niteleme hakkını elde ediyoruz.
Peki, Amerika’daki bir okulun Gülen Cemaati’nden olmasının önemi ne boyuttadır? Öncelikle Amerika’da böyle bir haberin çıkması ilgi çekicidir. Bu yazının önemi ise örnek teşkil etmesinde yatmaktadır. Bu örnek sadece Amerika’nın Arizona eyaletinde gördüğümüz bir okul için değil, Rusya’da da, Orta Doğu’da da geçerlidir.Örnek olarak, FSB (Rusya Federal İç Güvenlik Teşkilatı) 2002’de, Gülen okullarında ABD Gizli Servisi ile bağlantılı Türk casusları olduğunu ileri sürmüş ve okullardaki bazı öğretmenlerin CIA ile ilişkili olduklarını söylemiştir . Bu tutumunu, takip eden yıllarda da devam ettirmiş ve Cemaat okullarında okuyan kişilerin devlet görevlerine son verilmeye başlanmıştır. Rusya’dan başka, Irak’ın kuzeyinde de İran’ın sıkıştırmaları sonucu, Cemaat Okulları benzer bir darbe yemiştir.
Türkiye’de Cemaat hakkında Savcı Nuh Mete Yüksel’in iddianamesi vardır ve bu iddianame çok önemli noktalara işaret etmektedir. Öğrenci evleri ve okullar aracılığıyla “beyin yıkaması” gerçekleştirildiği, askeri polise kırdırma politikaları iddianamede geçen iddialardan birkaçıdır.
Cemaatin askeri örgütlenmesi ise ayrıca ilgi çekici gözüken bir kısımdır. Cemaatçi olduğu belirlenen bazı askeri lise öğrencilerinden alınan ifadelerden yola çıkılarak hazırlanan iddianamenin bu kısmından Mustafa Soysal’ın söylediklerini yorumsuz olarak buraya koymayı elzem buluyorum:
“Maltepe Askeri Lisesi’ne girdikten sonra bize "Sahabi mertebesine ulaştığımızı, kurallara uymadığımız taktirde Allah tarafından cezalandırılacağımızı" söylediler… maddi sıkıntıya düştüm, bu şahıslar bana maddi imkanlar sağladılar bu nedenle bu şahıslara bağlandım. Bu cemaat mensupları hiç çekinmeden Atatürk’ü kötülediler. Kızların şeytan olduklarını, onlardan uzak durmamız gerektiğini söylediler.”
Bu noktada, Türkiye’nin bu cemaate daha ne kadar dayanacağı sorulabilir; ancak kesin olan cemaatin izlediği mütecaviz tutum devam ederse sabır taşının kırılmak üzere olduğudur.
1- http://www.tucsonweekly.com/tucson/hidden-agenda/Content?oid=1694764
2- http://www.yenicag.az/modules/news/article.php?storyid=612
www.odatv.com/n.php
Zirve100 |