hepimizden daha cesur

                                    

ONLAR HEPİMİZDEN DAHA DEVRİMCİ

                                                    

Yıl: 1999.
Sabah Gazetesi’nde çalışıyorum.
Yazıişleri Müdürüyüm; haber merkezi de bana bağlı.
Haber merkezinde tek gözü -korsanlar gibi- bağlı biri oturuyor. Tanımıyorum.
Sordum; adı Emre Aygen’miş; Romanya’daki iç savaşı/ayaklanmayı Sabah gazetesi adına takip ederken vurulmuş.
Olayı hatırlarım; Emre Aygen gibi bir meslektaşımla çalışacağım için mutlu oldum.
Fakat kısa sürede bir şeyin farkına vardım; yazıişlerinde ve haber merkezinde öyle bir hava yaratılmıştı ki, Emre Aygen’in habere gitmesi pek istenmiyor gibiydi. Kimse ona görev vermiyor ya da önerdiği haberler umursanmıyordu. “Gelsin birkaç saat otursun, maaşını alsın!” deniyordu. O da bu tavırdan bıkmıştı.
Emre Aygen ile biz bunu yıktık. Güzel haberler yaptık. Arkadaş olduk.
Ancak benim Sabah’taki mesaim yedi ay sürdü; beni kovdular.
Emre Aygen ise yine eskisi gibi haber merkezinde sadece oturan bir gazeteci rolüne geri döndürüldü.
Ve bir zaman sonra, Emre Aygen’in de işine son verildi.
Aradan yıllar geçti…
Biz Emre’yle hala görüşürüz. Ama bunu daha çok telefonla, mesajlarla yapabiliyoruz. Çünkü Emre Ankara’ya döndü. Kendine yeni bir hayat kurdu.


Yıl: 2003
Ayten Aygen’i ailesini yazdığı “Rumeli Benimdi” (Remzi Yayınevi) adlı kitabıyla tanıdım.
Bugün hatırlamıyorum ama sanıyorum araştırmakta olduğum bir çalışma için kendisine ulaşmak istedim. Remzi Yayınevi’nden telefonunu aldım.
Ankara’da oturuyordu; telefon ettim.
Ve çok şaşırdım.
Ahizenin karşısında seksen yaşında; heyecanlı, dupduru beyinli bir Cumhuriyet kadını vardı.
O gün arkadaş olduk.
Çok sonra Emre Aygen’in annesi olduğunu öğrendim; çok mutlu oldum.
Son telefon görüşmemizde “Evlatcığım artık şu yüzünüzü bir göreyim” dedi.
Söz verdim, Ankara’da buluşacağız.

Çevremde Ayten Aygen gibi çalışkan az yazar/insan gördüm. Düşünebiliyor musunuz; 80 yaşında Uğur Mumcu Vakfı’nda felsefe kurslarına gidip, sertifikasını alıyor. Hiç durmuyor...
2006 yılında yine ailesinin bir bölümünü anlattığı “Nart’ın Prensleri”ni (Şehir Yayınları) yazdı.
İlk romanında Balkanlar’dan gelen muhacir; ikinci kitabında ise Kafkaslar’dan gelen Çerkes akrabalarının acı hikayelerini yazdı.
Bu süreçte hep telefonlaştık; ne çok bilgi sahibi oldum.
Örneğin bilmezdim; rahmetli Metin Toker’in bir Çerkes Prensi olduğunu.
Ve daha neler...

Evet, Ayten Aygen bir Cumhuriyet çocuğu…
Babası Rıfat Vardar valilik yapmış; 3,4,5,6, ve 7’inci dönem TBMM’de milletvekili olarak bulundu. Akrabaları hep üst düzey politikacı, subay ya da bürokrattı..
O dönemin ünlü simalarını, eşlerini ve çocuklarını yakından tanıyordu.
Bu nedenle bazen dedikodu da yapmıyor değiliz. Ama sanmayın ki sadece Türkiye üzerine bunlar. Nietzsche’nin Richard Wagner’ın eşine aşkı gibi konuları da konuşuruz.

Ama çoğu zaman araştırmalarımızda birbirimize yardım ediyoruz.

Bu sayfada, Nazım Hikmet’in Kore’de esir düşen Mehmetçikler’i ziyaret etmesini yazmıştım. (28 Ocak 2008)
Yazının kaynağı Ayten Aygen’di. Konuyla ilgili çalışmalar yapan bazı isimlere de onun sayesinde ulaştım.
Ayten Aygen’in Kore Savaşı’nı anlattığı “Savaşın Sessizliği” romanını ne yazık ki hiçbir yayınevine bastırtamadık.
Popüler kültür Türkiye’yi o kadar esir aldı ki, artık yayınevleri çok rahat tavırla, “bu satmaz” gerekçesini yüzünüze söyleyiveriyor.
Ama buna direnenler de var. Kitap yakında Destek Yayınları’ndan çıkacak.
Fakat önce, aynı yayınevi Ayten Aygen’in “Devrimin Üç Kadını”nı çıkaracak.
Bu kitabın yazılış sürecinde Ayten Aygen ile sohbetler yaptık.
Müveddet Hanım’dan çok etkilendiğimi, kitap çıkarken yazmak istediğimi söyledim. Öyle de yaptık…
“Devrimin Üç Kadını”; üç Cumhuriyet kadını; Atatürk’ün eşi Latif Hanım, İsmet İnönü’nün eşi Mevhibe Hanım ve Kazım Özalp’ın eşi Müveddet Hanım’ı anlatıyor...
Bu anlatım biraz o yılların küçük Ayten’inin gözlemleriyle süsleniyor.
Bugün “seçkinci” gösterilen kadroların yaşadıkları zorluklar gözler önüne seriliyor.
Bakınız, Cumhuriyet kadınlarının yaşadıkları zorluklar bilinmeden Cumhuriyet olgusu kavranamaz.
Onlar Cumhuriyet’e kanat geren“fikri hür, irfanı hür” bir kuşak da yarattılar.
O kuşağın temsilcisi Ayten Aygen’dir. Bugün seksen küsur yaşında hala araştırıyor, hala yazıyor.
Kaldırın başınızı bakın.
Nerede Cumhuriyet’e destek toplantısı, mitingi varsa o kuşak orada.
Nerede Cumhuriyet değerlerini yükseltecek bir çalışma varsa o kuşak onun içinde.
Onlar yılmıyor, usanmıyor, yorulmuyor...
Onlar hepimizden daha genç...
Onlar hepimizden daha cesur...
Ve onlar hepimizden daha devrimci...
İyi ki varsınız Ayten Aygen...

Soner Yalçın
Odatv.com


EkleBunu Sosyal Paylaşım Butonu
Zirve100
 
 
 
Bugün 543650 ziyaretçikişi burdaydı!
Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol